JW Marriott Hotel Ankara, markanın 40. yıl dönümü anısına, kıtalar arasında her biri kendi benzersiz ortamını yansıtan bir dizi kutlamanın parçası olarak özel bir Bahçe Partisi etkinliğine ev sahipliği yaptı. Bu kutlama, markanın kırk yıllık mükemmelliğine ve lüks konukseverliği doğanın sade sevinçleriyle harmanlamasına saygı duruşu niteliğindeydi.
Konuklar, bahçenin kendi şifalı bitkilerinden ve malzemelerinden hazırlanan lezzetlerin keyfine varırken ve doğal çevrenin tadını çıkarırken, JW Marriott mirasıyla ve markanın konukseverliğe olan kalıcı bağlılığıyla etkileşime geçme fırsatı buldular. Konuklar, etkinlik sırasında özel olarak hazırlanan “JW Garden” alanına biberiye, lavanta, ada çayı, kekik, kırmızı biber gibi çeşitli fideler dikti.
Kökleri Marriott aile geleneğine dayanan, dünyanın dört bir yanındaki mülklerde bulunan JW Garden, günlük doğa yürüyüşleri yapan kurucu J. Willard Marriott'tan ve bahçe işlerinden büyük keyif alan eşi Alice'ten ilham almış.
JW Marriott Hotel Ankara'daki JW Garden’da, bu özel gece için oluşturulan özel tohum menüde yer alan istakoz tartı, ahududu şerbeti, yavaş pişirilmiş dana kaburgası, zeytinyağlı kek'te kullanılan biberiye, kekik, nane, lavanta, adaçayı gibi taze ürünler ve otlar yetiştiriliyor aynı zamanda misafirlerin doğayla bağlantı kurmasını sağlayan bir köprü görevi görüyor.
Bu geceye özel olarak hazırlanmış tohum menü:
Toprak: JW Bahçe Domatesi
Toprak, hayatın temelini ve doğanın bereketini temsil ediyor. Bu element, JW Marriott’un misafirlerine sunduğu tazelik ve doğallığın sembolüdür. Menünün başlangıcı olarak sunulan heirloom domates, JW Garden’dan özenle toplanmış domateslerle hazırlandı. Domates çektirmesi ve domates jeli, toprağın derinliklerinden gelen saflığı ve doğallığı yansıtırken mascarpone peyniri kreması bu tabağa zarif bir dokunuş katıyor. Krispi sebze bahçesi ile tamamlanan bu tabak, JW Marriott’un köklerine olan bağlılığını ve sürdürülebilirliğe verdiği önemi simgeliyor. Toprağın bereketi, markanın sağlam temellerini ve gelecek nesillere bırakacağı mirası temsil ediyor.
Su: Istakoz Tart
Su, hayatın akışını ve yenilenmeyi simgeliyor. Bu tabakta, denizin derinliklerinden gelen ıstakozun zarafeti ve ferahlığı, avokado püresi ile dengeleniyor. Fesleğenin tazeliği, karpuzun hafifliği ve elma jelinin tatlı dokunuşu, suyun akışkan yapısını ve sürekli değişim yeteneğini temsil ediyor. Üzerinde yer alan gümüş yapraklar ise JW Marriott’un zarafetini ve dünya çapındaki etkisini yansıtıyor. Su elementinin temsil ettiği yenilenme ve adaptasyon yeteneği, markanın misafirlerine sunduğu dinamik ve sürekli evrilen deneyimlerin bir ifadesidir.
Ateş: Dana Kaburga
Ateş, tutkunun ve dönüşümün gücünü sembolize ediyor. Dana kaburga tabağı, bu güçlü enerjiyi ve markanın misafirlerine olan bağlılığını simgeliyor. Zencefilli havuç püresi, ateşin sıcaklığını ve lezzetin derinliğini yansıtırken edamame ve ev yapımı BBQ sos, tabağa modern bir dokunuş katıyor. Bu yemek, JW Marriott’un sürekli olarak mükemmeliyeti arayışını ve misafirlerine unutulmaz deneyimler sunma konusundaki kararlılığını simgeliyor. Ateşin dönüştürücü gücü, markanın yenilikçi yaklaşımını ve geleceğe olan tutkusunu ifade ediyor.
Hava: Sabah Sisi ve Zeytinyağlı Kek
Hava, özgürlüğü ve yenilenmeyi temsil ediyor. Bu tatlı, JW Marriott’un misafirlerine sunduğu hafiflik, tazelik ve zarafeti yansıtıyor. Sabah sisiyle sunulan zeytinyağlı kek, doğanın yumuşaklığını ve JW Marriott’un misafirperverliğindeki inceliği temsil ediyor. Zeytin ağacının uzun ömürlülüğü, markanın yıllar boyunca süregelen başarısını ve bu başarının gelecekte de devam edeceği umudunu simgeliyor. Bu tatlı, hafifliği ve zarafetiyle misafirleri büyülerken JW Marriott’un köklü geçmişi ve geleceğe olan güvenini tatlı bir dokunuşla sunuyor.