Ethem Zagikyan / Continent Worlwide Hotels CEO
Her yeni sezon başlangıcında, turizm sektörünün kalbi olan oteller, tatil köyleri ve hatta restoranlar, personel bulma konusundaki güçlükleri dile getiriyor. Bu sorun, sadece sayısal bir dengesizlik değil; işin özüne ilişkin bir sıkıntının yansıması.
Haberlerde sıkça çıkan demeçlerin özetine bakarsak, birkaç ana başlık öne çıkmakta… Yeni neslin sektörümüze olan ilgisizliği, ekonomik şartlar, maaşların yetersiz bulunması, çalışma koşulları, personele sağlanan konaklama koşulları, kısa dönemli istihdam ve yıl boyunca sürekli iş olmaması gibi. Bu faktörler genelde haberlerin içeriklerinden okuduklarımız…
Eskiden…
Arz ve talep, artık hayatın her dalında önemli olduğunu kanıtlayan iki unsur… Geçmişi biraz incelersek, turizm ve otelcilik çalışanı olmak demek, yüksek gelir elde edilebilen, özellikle 60’larda, 70’lerde yüzde sistemi ile kazanç imkanı sağlayan, gerçekten de bilgi ve profesyonelliğin önemli olduğu bir iş dalına sahip olmak demekti… İstanbul’da iyi bir uluslararası otelde çalışmak demek, bankalarda işlem yaparken bile avantaj sağlardı ve hatta, yüksek limitli kredi kartı almak demekti… Mesela İstanbul Hilton’da servis elemanı olmak demek, mönü’deki birçok yemeği flambe arabalarında misafir önünde pişirmek veya masada ‘carving’ yapmak demekti. Eğitim önemliydi. Çalışanlar sınav ile bir üst pozisyona geçerlerdi. Diksiyon, dil bilgisi önemliydi. Ve hatta günümüzde çok orta seviye olarak bilinen pozisyonlar için bile, yurt dışına eğitime gönderilmek ve akabinde sınava girerek pozisyon yükseltebilmek demekti. Kısaca, pozisyonun, beraberinde getirdiği gelir artışının, bir anlamı vardı ve çalışanlar, bu bilinçle görevlerini severek yapmaktaydı…
Arz, burada devreye giriyor. Otellerin çoğalması ile birlikte, yeterince bilgili olan yönetici adayları ve hatta orta düzey yöneticiler, açılan yeni otellere dağılmaya başladı. Bir kısım iyi otelci ise yurt dışına çıkmaya, ExPat olarak çalışmaya başladı… Dönemin üniversiteleri iyi bir eğitim veriyor ve bu eğitim yeterli olmayarak, mesleki stajlarla destekleniyordu.
Günümüzde…
Artık otellerin çoğalması ve her geçen gün yenilerinin eklenmesi, yani talebin çoğalması, finansi şartların cazibesini koruyamaması, yeni neslin mesleğe bakış açısının etkileri, bu iş koluna ilgiyi azaltmakta. Buna bir de çalışanın, yükselme beklentisinin gerçekleşme ihtimalinin azalması ve hatta bu yeni pozisyonun getirdiği yükümlülüklerin karşılığında, finansi gelirin eskiden olduğu kadar farklı olmaması, örneklemek gerekirse, bir restoran şefi maaşının aslında bir garson maaşından çok da farklı olmaması gerçek anlamda ilgiyi azaltmakta… Peki yukarıda bahsettiğimiz, üniversitede eğitim alanlar ve staj zorunluluğu devam etmiyor mu? Evet ediyor. Ancak bu sefer de işletmeler bu personele düşük maliyetli veya ücretsiz iş gücü olarak bakıyor ve amaç eğitim olmalı iken, tüm angarya işlerin yaptırılması anlamı yükleniyor…
Kelebek Etkisi…
Gözden kaçan büyük bir sorun var: Kalifiye personel eksikliği, sadece bugünün bir meselesi değil, geleceğin potansiyel bir krizi olarak karşımıza çıkabilir. Yakın gelecekte, otel yöneticileri, genel müdürler ve yiyecek içecek müdürleri gibi kritik pozisyonları doldurmak giderek zorlaşacak. Daha doğrusu, kalifiye ve tecrübeli yönetici bulmak zorlaşacak… Şu anda, bu dönemde alttan gelen kalifiye personel yetersizliği, önümüzdeki yıllarda yeterli tecrübeye sahip yönetici eksikliğini beraberinde kesinlikle getirecektir. Hatta getirdi bile… Geçmişle kıyasladığınızda bunu gözlemleyebilirsiniz.
Burada değişik senaryolar kurgulanabilir. Teknolojinin beraberinde getirdiği otomasyonlar ile birlikte bazı pozisyonlar tarihe karışabilir… Ancak uzun vadede bu çözüm yeterli olmayacaktır.
Daha az deneyime sahip yöneticiler, tesislerde kaliteyi ve tesisin itibarını tehlikeye atabilir. Misafir memnuniyeti düşerken, rekabetçilik azalabilir. Ayrıca, sektörün geleceği için önemli olan liderlik pozisyonlarındaki boşluklar, turizmin sürdürülebilir büyümesini bile tehdit edebilir.
Stratejiler…
Turizmin sadece mavi sularda yüzme ve güneşlenmek olmadığını, aynı zamanda bir ekonomik döngü olduğunu unutmamamız gerek… Bu sorunların göz ardı edilmesi, turizm sektörünü gelecekte sorunlarla baş başa bırakabilir.
Kısaca… Otelciliğin tekrar cazip bir meslek haline gelmesi gerekmekte… Kalifiye personel eksikliği, sadece insan kaynağı açısından değil, aynı zamanda hizmet kalitesi ve sektörün geleceği açısından da ciddi bir tehdit haline gelmeden, turizm paydaşlarının, uzun vadeli stratejiler geliştirerek bu soruna çözüm bulması gerekmektedir. Eğitim, teşvik ve daha iyi çalışma koşulları gibi faktörler, kalifiye personel eksikliği sorununu aşmada yardımcı olabilir. Ancak otellerin de minimum servis kuralları mantalitesini terk ederek, ‘insana yatırım’ yapması gerekmekte.