TÜRSAB'ın İzmir yetkilisi, dövizin baskılanmasının Türk turizmine zarar verdiğine ve ören yerlerindeki fiyat artışlarına dikkat çekerek, 'Bakanlığın kazanmasının öncelendiği gibi bir izlenim olduğunu' söyledi.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) İzmir Bölge Temsil Kurulu Başkanı Kıvanç Meriç Euronews’a verdiği röportajda, son dönemde Türk turistlerin Yunanistan’ı tercih etmesinin en temel nedeninin “dövizin baskılanması” olduğunu belirtti.
“Aslında bu problem geçen sene başladı. Ülkemizde alınan bir karar var, bu da dövizin baskılanması,” diyen Meriç, “dövizin serbest bırakılmadığını” ve bunun da ülkedeki enflasyonist ortamda “Türk lirasının aşırı değerlenmesine yol açtığını” belirtti.
“Dolayısıyla iç pazarda vatandaşımız yurt dışına maliyeti daha düşük bir şekilde gitme şansı elde ediyor. Yurtiçinde de otellerin fiyatı yüksek kalıyor.”
Türk turistlerin tatil yapmak için yerli alternatifler yerine Yunanistan’ı tercih etmesinin “dövizin serbest bırakılmamasıyla ilgili bir problem” olduğunu vurgulayan Meriç, otelcilerin “daha yüksek kar amaçlı olarak rakam yükseltmeye gitmediklerini” ifade etti ve girdi maliyetlerinin yüksekliğine dikkat çekti.
“Aksine bizim maliyetlerimizin yüksek olmasından dolayı fiyatlarımız da yükseliyor,” diyen Meriç, “Ama bunu sadece iç pazar olarak düşünmeyin. Türkiye'nin dış pazarında da aynı şekilde ciddi bir problem olduğunu söylemem gerekiyor. Çünkü Türkiye insan kalitesiyle, otel kalitesiyle Avrupa'da özellikle Akdeniz çanağında lider pozisyonunda iken fiyat avantajından dolayı, şu an bu pozisyonu kaybetmiş vaziyette,” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye fiyat avantajını kaybetti’
Meriç, Türklerin yurtdışı destinasyonlarını seçmelerinin en temel nedenlerinden birinin Türkiye’nin “fiyat avantajını kaybetmesi” olduğunu vurguladı.
“Artık biz maliyet açısından fiyat avantajını kaybetmiş vaziyetteyiz. Bunun en başlıca örneği, vatandaşın Türkiye'deki otellerden çok dışarıdaki otelleri; yani Yunanistan gibi, Balkanlar gibi daha yakın çevremizde komşu olan ülkelere gitmeleri.”
Meriç ayrıca, Yunanistan’ın Sisam (Samos) adasının da Türk turistlerin akınına uğradığını belirtti.
“Ciddi bir patlama var. Geçen sene Samos’a 35.000 ila 40.000 kişi giderken, bu yılki beklenti yaklaşık 100.000 ila 150.000 kişi arasında.”
TÜRSAB yetkilisi ayrıca, Yunanistan’ın getirdiği kapı vizesi kolaylığının da bu patlamada büyük payı olduğunu söyledi.
“Bu sene sefer sayıları da arttırıldı, bir de kapı vizesi olayı çıktı. Vatandaş biraz daha kolay bir şekilde vize alabiliyor. Bu gibi sebeplerle birlikte bu rakamlar katlanarak artıyor.”
‘Asıl korkumuz 2025 yılı’
Meriç, Türk turizmi konusunda yaptığı değerlendirmede, 2025 yılı için daha da olumsuz bir tablo çizdi.
“Bunlar 2024 yılı rakamları. Asıl korktuğumuz bizim 2025 yılı. Yani bu tablo bu şekilde devam ederse biz 50 milyon turist, 70 milyon turist, 50 milyar dolar girdi gibi hayallerden vazgeçmemiz gerekecek” diyen yetkili, “Çünkü biz hizmet ihraç ediyoruz. Ve bizim bu rakamlarla artık Akdeniz çanağında diğer rakip ülkelerle rekabet etme durumumuz kalmadı. Dolayısıyla pahalı bir ülke olarak, eski girdi maliyetleri de geri gelmediği sürece pahalı bir ülke olarak bizim müşteri girdimizde, gelen müşteri sayısında ciddi bir azalma olacak ve gelirimizde de elbette ciddi bir azalma olacaktır. Ve bizi korkutan da asıl konu da budur” ifadelerini kullandı.
“Yani biz 2024’ü bu anlamda, kayıp bir yıl olarak düşünmüyoruz. Çünkü bu yıl artık bitti maalesef. Yani bu yıl öyle veya böyle geçecek. Yüksek sezonda otellerde ciddi eksiklikler var. Doluluk oranları yüzde 80'leri geçemeyen tesislerimiz var ki normalde temmuz - ağustos ayında yer bulmanız dahi büyük şanstı; yüzde 90-95'in altında otel olmazdı. Ama bu sene öyle bir görüntü yok. Seneye bunun daha da kötü olacağına inanıyorum, durum böyle devam ederse.”
Meriç, Euronews’a yaptığı açıklamalarda ayrıca yüksek sezonun Türk turizmcileri açısından önemine değindi.
“Şimdi şöyle düşünün; turizmciler iyi ayda para kazanıyor. Nisan, mayıs, eylül, ekim aylarında para kazanılmıyor. Onlar sezonu desteklemek ve uzatmak için çabaladığımız dönemlerdir. Asıl para kazanılan dönem haziran ortasından eylülün ortasına kadardır. Biz şu an temmuzun ortasına geldik ve hala o istediğimiz olanakları elde edemedik. Ana sıkıntı bu.”
‘Turizm bakanlığının kazanması önceleniyormuş bir izlenim var’
Meriç ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ören yerlerinin artan fiyatlarına değindi ve “tamamen bakanlığın kazanmasının öncelendiği gibi bir izlenim olduğunu” belirtti.
“Biz oyunu baskılanmamış dövizle, baskılanmamış rakamlarla oynamak istiyoruz. Akdeniz çanağında Türk acentacısı çok kuvvetli, dünyada çok kuvvetli; ama biz maalesef kendi evimizden vuruluyoruz. Yani kendi elimizdeki dolarla kırılıyoruz. Bunun devamını getirme şansımız da yok. Yani Türkiye'de şu an bakanlığın almış olduğu bir karar var,” diyen Meriç, “bakanlığın kazanmasının öncelendiği gibi bir izlenim olduğunu” belirtti.
“Ören yeri giriş ücretleri, çıkarılmış ekstra vergiler sırtımızda bir yüktü. Türkiye'de biliyorsunuz ki ören yerleri girişleri euro olarak hesaplanıyor. Şimdi öyle bir noktadayız ki, kendi ülkemizde bile euro ile iş yapma durumuna geldik. Geçmiş dönemlere baktığınızda, ören yeri girişlerinde yüzde 100'ün üzerinde bir artış var ve bu da döviz bazında,” diyen Meriç, Türk vatandaşlarının hala ören yerlerine Müzekart ile girebildiğinin ama yabancı turistlerin euro cinsinden ödeme yapmaları gerektiğinin altını çizdi.
“Eskiden Efes Antik Kenti’ne 15 euroya girilebilirken, şu an 40 euroya girilebiliyor.”
“Türkiye, 50-60 milyar dolar girdiyi Türk vatandaşından elde etmeyecek. Bunu yurtdışından gelecek olan turistten elde edecek. Dolayısıyla kültür turları ölüyor. Kültür turlarında iptaller baş gösterdi. Önümüzdeki dönem için rakamlarımız çok yüksek kaldığından dolayı kültür turları müşterileri, özellikle uzak bölgelerden gelen yolcularımız, Mısır gibi başka ülkeleri tercih etmeye başladı.”